Dream Maker - Dus Terzisi
Benim kelimelerim...
Merhaba
Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.
Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.
Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...
BBO
Mutlu yillar banaaaa
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Yeni bir gün
Yıldızlar
Sabahlar Olsun!
Hat(i)ce Teyze var, camdan cama, karşı komşum. Geldiğimizden beri karşı cama, tek başına. Benim için çerçeveli bir kişilik, lakin hiç sahalarda görmedim kendisini. Sık sık göz göze gelişimiz, ikimizin de perde sevmeyişinden. Zamanla tebessüm edip, başımızla selamlaşmalara da başlamıştık ama şimdilerde uzun uzun bakışarak çok ciddi konularda konuşuyoruz.
Çünkü tebessümlerimiz çalındı. Önce aradık, taradık etrafta, bulamadık. Sonra eşe dosta sorduk, gördüler mi diye, şaşırdılar, meğersem onlarınki de kaybolmuş, farkında değillermiş. Birden panik oldular ama Allahtan çabuk geçti, herşeye alıştıkları gibi buna da alıştılar. Neticede bize bir faydaları dokunmadı. Kaldık yine Hatce teyze ile başbaşa.
Dün gece su içmeye kalktığımda baktım ışığı yanıyor Hatce Teyzenin. Gece 3 mü 5 mi bilemedim, tam el ediyordum, niye bu satte ayaktasın diye?!, kızımın alarmı çaldı. Panikle koşup kapattım, gece yarısı niye çaldı bu, dememe kalmadı, 06:15 ile göz göze geldik. O benden, ben ondan hoşnutsuz gerisin geri gidiverdik.
"Anne niye okula karanlıkta gidiyoruz?" sorusuna cevap aradım, enlem, boylam az geveledim, bulamayınca düzgün bir cevap bir yumurtayı sahana kırdım, yanına da bir tost bastırdım, hadi yavrum, dedim. Bizim ışığımız sensin, ye ki gücün kuvvetin gelsin! 07:00 ben servisin arkasından zihin açıklığı duası ederken baktım Hatce Teyzem oturduğu yerde dudaklar pısır pısır, sabah ezanı yeni okunmuş. Hava bulutlu, güneş yine göstermemiş güzel yüzünü. Bakışıyoruz bir uzun, yoksa tebessümü çalanlar, güneşi de çalmış olmasınlar! Yine eşe dosta haber salacaktım ki, durdum, onlar buna da alışıverirler gari, dedi iç ses, baktım omuzlar yine yerlerde, toparladım.
Çalıştırdım kontağı, kimsenin dinlemediği 10. Köy kanalını açtım. Karanlık ve sıkışık bir yolda gidiyorum geceleyin, diye bir şarkı vardı sanki, çıkaramadım. Çıkardıklarıma saydım. Ucu ucuna kan ter içinde yetişmişken 09:00 ekmek parası masasına soranlar oldu, nasılsınız diye. "Memeleket gibiyim!" dedim. Ya siz nasılsınız? "Bugün 0.78 kaldık, bakalım yarına Allah Kerim!" dediler. Tam " %22'inizi alanları tanıyor olabilirim!" diyecektim ki, sirenler çalmaya başladı. Yangın tatbikatı. Kibar 0.78 açıkladı durumu. "Yaşanan elim olay sonrası tüm acil durum süreçlerini gözden geçiriyoruz, lütfen böyle buyrun, tatbikat sonrası devam edelim." Çalınmasaydı kibarca bir tebessüm ederdim ben de ama nafile bir çabayla yüz kaslarımı titrettim. "Süreçsiz, tatbikatsızlar için, devam edemeyenler için ne düşündünüz?" dedim. Bakıştık, anladım. Sözlük arandım etrafta, protesto kelimesini gösterecektim, tahmin ettiniz değil mi, sözlük var, kelime gitmiş.
Kör bir karanlıkta vardım yine eve, baktım beni bekliyor Hatice Teyze. Her akşam bekler, görmeden rahat edemez. "Bin türlü hali vardı şimdi artık -den halindeyiz kızım"dedi gözleriyle. Durgun ve solgun gözüküyorsun da diyecekti, vazgeçti. Acil durumlar, elim olaylar, tatbikatlar derken gün aymış mıydı bakamadım, bugün yine bütün gün karanlıkta kaldım, dedim.
Sonra göz göze gözlerimizden akarken hayaller, karnımızdan yükselen çığlık çıkamadı dudaklarımızdan. Ve sonunda sesimizin de çalındığını anladık. Kapayıp gözlerimizi iç sesimize sarıldık.
Bu en uzun geceyse, zifiri karanlıksa üstümüze çöken sabahlar da yakındır. Tek dileğim; yıllardır eller havada "sabahlar olmasın!" larımız umarım yanlış anlaşılmamıştır!
2017'den tek beklentim...
Bunun 40'a yaklaşmam ile bir ilgisi var mı bilmiyorum ama ben 2016'nın son günlerinde inkardan vazgeçtim ve şunu kabullendim; dünyada kötülük var, vahşet var, haksızlık, adaletsizlik var, zorbalık var, açgözlülük, hırsızlık var, vardı tabii, hep vardı ve hep olacak. Doğal seleksiyon dediğimiz de bütün bunlar varken hayatta kalabilme becerimiz. Peki niye bu kadar şaşkın, çaresiz, depresifiz diye de düşününce vardığım sonuç; haz odaklı bir çağın çocukları olmamız.
Sırf bu kadar olsa iyi, bir de üzerine apolitize olmamızı ekleyin, doğu batı arasında sıkışmışlığımız ile çarpın, artan ömür ile çoğaltın, azalan ve geciken ebeveynlik ile sadeleştirin, teknolojik takıntılar, mış gibi yaşamlar ile filitreleyin, karbon salınımı ile kirletin, kişisel bıdı bıdılar, iste gelsinler, sev sevsinler, yemezse dışlansınlar ile uyutun buyrun size çağımız yetişkini.
Hep birşeylerin peşinde koşan, gölgesiyle yarışan, sözde çok özgüvenli, yarısı tırnak gerisi birbirini yiyen, bulamayınca gurme gurme tüketen, profilini güncelleyerek mest olan, kapı komşusuna selam vermeyip, tanımadığı insanları sabah akşam likelayan çok acaip insanlarız.
Teknoloji mi bizi böyle yaptı, biz mi teknolojiyi kötü kullandık bilemem, sosyologlar söylesin. Statü güncelleyemezken daha aktif olduğumuz kesin. Duygularımızın bile emojileştiği bu çağda hiç bir idealimiz için ölmeyiz, idealimizi revize eder yeni bir aksiyon planı ile ilerleriz.
Hal böyle iken 2017'den tek beklentim değiştirebileceklerimizi değiştirecek cesaretimiz, gücümüz, azmimiz olsun. Mal gibi oturmalarımız son bulsun!
Bade'nin ilk şiiri
Bade: Anneciğim söylediklerimi yazabilir misin?
Ben: Tabii kızım. Ne yazdırmak istiyorsun?
Bade: Şihir :) (Bir önceki akşam okuduğumuz kitaptaki dörtlüğü çok sevmişti)
Ben: A gerçekten mi, hadi söyle bakalım.
Bade: (Bu aralar çok Yeni Türkü dinliyoruz ;))
Parlak Yıldızlar
Gök ve güneş
Gülümsüyor bize
Ne mutlu bugün
Yanımıza gelene
Gün aydınlanarak ilerliyor
Ne mutlu 23 Nisan'a
Çocuklar özgür olsun
Yeter bize
Ben: ...
Bade: Ne oldu Anneciğim? Neden ağlıyorsun?
Ben: Sen ne zaman bu kadar büyüdün diye duygulandım aşkım.
Kardeşim sanıyorum 10 yaşında falandı. Bir hikaye yazmıştı. Katmanlı ve trajik. Salona gelip anneme okumuştu. Ve annemin ilk tepkisi "sen neden böyle birşey yazdın?" Olmuştu. Gerçekten yaşının çok ötesinde bir içerikti. O zaman kızmıştım, çocuğun hevesini kıracaksın, ne kadar güzel yazmış diye.
Dün akşam anladım, aslında nasıl bir duygu ile nasıl bir ruh hali ile yazdığını anlamak istemiş. Çocuğunun kafasının içini merak etmiş.
Ben de bugünlerde yaşadıklarımızın, her ne kadar büyük özen göstersek de duyduklarının, gördüklerinin, şahit olduğu endişe ve korkunun o tamanen saf ve herşeye açık beyninde nasıl karşılık bulduğunu merak ediyorum. Bu "şihiri" ona ne düşündürdü acaba?!
Yeni yıla girerken...
Bu sene yeni yıl yeni umutlar falan demek gelmiyor hiç içimden, başta kendim olmak üzere herkesi sirkelemek geliyor sadece. O yüzden yapmayınları yazasım geldi. Kimse yanlış anlamasın. Kendime not olsun, ara ara okuyup netleşeyim diye...
Eğer hala varsa eller havaya planlarınız, GİTMEYİN, iptal edin! Dün yandık, bugün öldük, her an bittik, hiçbir şey olmamış gibi DAVRANMAYIN!
Yeni pırıltılı, cicili, bicili kıyafetler, süsler, püsler ALMAYIN! Ne varsa onu giyin, takın, sürün, ABARTMAYIN!
Kocaman sofralar KURMAYIN! İçecekseniz illa ithal olanı eve SOKMAYIN!
Sırf sofrada değil, eve giren toplu iğnede bile yurdum malı olmayana YAKLAŞMAYIN!
Fani dünyada, 3 kuruşun peşine düşüp bugün satıp, yarın alıp Şark kurnazlığı YAPMAYIN!
Bırakın kişisel gelişimleri, best-sellerları, ana akım medyayı falan bir yana, alın NUTUK'u baş ucunuza, bizi aptallaştıran şeyleri ŞIMARTMAYIN! KLasiklere dönün, OT, KAFA falan bulun, sömürün. Okumadan UYUMAYIN!
"Ben de olabilirdim, biz de olabilirdik" DEMEYİN! Ölen de biziz, yok olan da bizim geleceğimiz!
Fikrinizi söylemekten, inandığınızı savunmaktan VAZGEÇMEYİN! Hiç bir sonuç, fikirsizlikten daha kötü olamaz.
Kimseye KIZMAYIN, başınıza gelen herşeyden siz sorumlusunuz, ben, sen oldukça karanlıkta kalacaksınız, biz olmanın yollarını arayın.
Atlayın arabaya, otobüse, uçağa. Geçin Ankara'nın ötesine, bakın insanların ifadesine! Bulun kendinize bir ihtiyaç sahibi, elinizden ne geliyorsa onu yapın. DUYARSIZ KALMAYIN!
Okutmamız lazım bu ülkenin çocuklarını, sistemi falan ELEŞTİRMEYİN! Gidin gönüllü öğretmenlik yapın, koçluk yapın, kitap okuyun, tutun ellerinden oynayın, çocuklarınızla kaynaştırın. Hayata kaynaştırın!
Eşi, dostu, arkadaşı, simitçi çocuğu, eve gelen sucuyu, öndeki şoförü, yandaki komşuyu, sıradaki uyanığı, yoldaki yurtsuzu KIRMAYIN! Bir sabah varsınız, bir akşam yok, iyi hatırlanın.
Bir insan ömrüdür hepsi hepsi, kök salan yok UNUTMAYIN! Bir gün önce bir gün sonradır neticede. Kimler geldi, kimler geçti. O kadar da KORKMAYIN!
Bütün bunları yok var sayıp Instagram'a, Facebook'a, bloga iki satır yazıp kendi kendinizi RAHATLATMAYIN!
Kızımın Kedi Aşkı Genetik Değil!
Gülümsemeyi bilmeyen dükkan açmasın!
İda Köyleri
ama komşu köyleri yazmamıştım galiba. Bir sefer de sırf köyler için gelin bence diye yazıyorum.
Mümkünse Eylül'den sonra... Şimdi her zamanki gibi aklıma geldiği sırayla ;)
proje olarak birileri ele alsa, burayı bir canlandırsa tek başına Körfez kadar turist çekecek kapasiteye
sahip. Ah keşke!
Sivrice : Deniz kenarı bir köy. Deniz muhteşem, tesisler çok kaliteli, sukunet standart. Huzurdan ölebilirsiniz o derece. Bade'ye sürekli "küçük sesle" kızım demek zorunda kaldık :) Çocuk da anlamadı tabii niye :) Behramkale yolundan gidiliyor. Bektaş köyünü geçince levhalar var, bizim favorimiz Eren Konukevi. Sahipleri çok tatlı, Ayten Hanım'ın yemekleri muhteşemmmm! Annane sedirleri öğlen uykusu için harika!