Merhaba

Hep yazdım ben, herşeyi yazdım, kimi zaman küçük not kağıtlarına, kimi zaman defterlerimin arka sayfalarına, kimi zaman telefonumdaki not defterime, bazense sadece kafama...

Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.

Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.

Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...

BBO



İda Köyleri



Efendim minik bir tatili fırsat bilip yine kaçtık "Annane Yazlığına". Hava tam limonata, su  sakin ve serin. Tuzumuz üzerimizde, buz gibi biralar kareli masa örtülerinde, çocukluğumuzun kızartma kokuları burnumuzda, karpuzun en şahanesi soframızda, Ege'nin kalbindeyiz yine. Buraları bilen biliyor ama ben hatırlatmak için yazayım dedim. Daha önce uzun uzun anlatmıştım Edremit Körfezini, meraklısı okuyabilir bu siteden azıcık ararsa. Çok olmuş, daha Bade yokmuş. Bakmadım
ama komşu köyleri yazmamıştım galiba. Bir sefer de sırf köyler için gelin bence diye yazıyorum. 
Mümkünse Eylül'den sonra... Şimdi her zamanki gibi aklıma geldiği sırayla ;)

Adatepe : Bizim evimize en yakın olan köylerden. Ençok gittiğim, en iyi bildiğim, hadi itiraf edeyim en sevdiğim. Küçükkuyu'ya girerken sağda bir levha göreceksiniz. Zeus Altarı ve Adatepe. 2-3 km bir yol var. Biraz viraj ama sıkıntılı bir yol değil! Önce Zeus Altarı çıkacak karşınıza, tüm körfezi tepeden görebileceğiniz harika bir manzara var. Hiç görmediyseniz mutlaka uğrayın. Sonra yola devam 700-800 m sonra Adatepe. Meydanda arabayı park ediyorsunuz, sakın öyle hemen köy meydanındaki kahveye çökmeyin, yürüyün yukarı doğru. Köyün tamamı bakımlı değil bir Assisi gibi. Ama aralarda çok güzel taş evler var. Daracık köy yollarında keçiler, oğlaklar, koyunlar, kuzular, horozlar, tavuklar salınıyorlar. Manzara köyün her yerinde başka güzel. Kalabileceğiniz çok güzel iki otel var benim bildiğim. Hünnap ve İda Blue. İkisi de birbirinden güzel. Aralarda irili ufaklı çok güzel cafeler var. Çok güzel bir köy. Çok daha canlı olabilirdi ama maalesef yarısı boş. Şöyle bir
proje olarak birileri ele alsa, burayı bir canlandırsa tek başına Körfez kadar turist çekecek kapasiteye
sahip. Ah keşke! 

K

Zeytinli : Klasik bir Ege Köyü. Turistik değil gerçek köy. Bildiğiniz meydanı, kahvesi... Benim sık gitmemin sebepi, kendimi bildim bileli peyniri, zeytini, yağı, reçeli, balı, salçayı, sabunu aldığımız, bittikçe gönderen Edremit ile canlı bağlantımız Halil Esen. Sırf Hüseyin Bey'in o güler yüzünü, o pozitif enerjisini, esnaflığının sahiciliğini görmek için giderim. Yoksa sağ olsun bir telefon ile hazırlar, postalar neye ihtiyacımız varsa. Gitmişken köy meydanında, ağaç altında, kahve keyfimizi yaparız. Yavaşlığın tadını çıkarırız. Ağustos ayında yapılan Festival ciddi turist çekmeye başlamış. Bu sene gelen turist 100K'yı geçmiş, çooook sevindim. Siz de yolunuz bu tarafa düşerse sahili ile sınırlı kalmayın, yukarı köyüne de uğrayın. Şelaleye çıkacaksanız, yolunuzu Zeytinli'den geçireceksiniz mecbur, bir kahvelik uğrayın.



Çamlıbel : En güzel korunmuş köylerden biri. Köye vardığınızda karşınızda tahta evler bulacaksınız. İçinde harika doğa parklarının olduğu otel ve restaurant var. Ben yine köy kahvesi tercih ediyorum ve burada mutlaka koruk suyu için diyorum ;)




Yeşilyurt : En bilinen köyümüz. Çok sayıda otel var ve 12 ay açık. Diğer köylere göre çok daha turistik ama çatılarında domates kurutan, salça yapan şalvarlı ablalarla da bolca karşılaşıyorsunuz. Manzara yine harika. Sıkılmadan birkaç gün geçirebilirsiniz. Yazın plajlara inmek de kolay. Mutlaka görülmesi gereken bir yer.




Altınoluk : Sahili değil de köyü bu sefer görülecek olan. Sahilini herkes bilir de köyüne herkes çıkmaz, oysa çok güzel kalınacak yerler var ve manzara yine harika. Çıkınca inmek istemeyeceksiniz ;)



Sivrice : Deniz kenarı bir köy. Deniz muhteşem, tesisler çok kaliteli, sukunet standart. Huzurdan ölebilirsiniz o derece. Bade'ye sürekli "küçük sesle" kızım demek zorunda kaldık :) Çocuk da anlamadı tabii niye :) Behramkale yolundan gidiliyor. Bektaş köyünü geçince levhalar var, bizim favorimiz Eren Konukevi. Sahipleri çok tatlı, Ayten Hanım'ın yemekleri muhteşemmmm! Annane sedirleri öğlen uykusu için harika!



Tahtakuşlar : Mutlaka daha önce yazmışımdır ama hep yazacağım. Burası kesin görülmesi gerekli bir yer. Sayılı Etnografya Müzelerinden biri var. Yörük kültürünü görmeniz açısından çok önemli, burası bir Alevi köyü. Kültürel ve doğal zenginliklerini yaşamak insanı çok zenginleştiriyor. 

Sokakağzı : Sivrice'nin komşularından biri, yine Behramkale yolu ile ulaşılıyor, burada da huzur garanti. Hava ve su muhteşem, herşey çok doğal ve güzel. İda dağ köylerinde kalıp bu güzel sahilleri günlük denize girmek için kullanabilirsiniz. 


Kızılkeçili: Altınoluk'tan 2-3 km bir yol. Uzun, ince, çamağaçları arasında keyifli bir yolculuk. Burası gerçekten gizli cennet. Bilen iyi biliyor, buraya tamamen göçmüş, ev alıp sık sık kaçan pekçok "ünlü" var. En önemli özelliği bu göçlere rağmen doğallığını kaybetmemiş olması. Yazarken elim titredi ama sahiden görmeniz lazım. E bu satırları eş dost okuduğuna göre tehlike yok diye düşünüyorum. Bir sır daha gidince orta kahvenin yanındaki Perihan'ı bulun, şekersiz Karadut suyundan mutlaka alın. Kahvelerde içtiklerinize benzemez, muhteşemdir. 

Ama genel olarak ricamdır, bir İzmirli olarak yıllardır Alaçatı'ya adım atmıyorum. Sebepi sırf kalabalık olması değil, Alaçatı'da Egeli kalmamış olmasıdır. İstanbullu işletmecilerin Alaçatısını da biz pek sevmedik kusura bakmasınlar! Bir kahvehe 10 TL verdiğimiz son gittiğimizdir. O yüzden teker teker gelin ki burayı da Alaçatı yapmasınlar. Hadi herkese bol tuzlu yazlar ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder