Merhaba

Hep yazdım ben, herşeyi yazdım, kimi zaman küçük not kağıtlarına, kimi zaman defterlerimin arka sayfalarına, kimi zaman telefonumdaki not defterime, bazense sadece kafama...

Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.

Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.

Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...

BBO



Gülümsemeyi bilmeyen dükkan açmasın!

Yıllardır haftada iki gün sabah erkenden gelir evimize. Kocaman gülümsemesi ile girer içeri. Hemen önce baş örtüsünü çıkarır, sonra üstünü değişir, girişir işe. Pire gibidir, bir an durmaz, hızlı hızlı yapar işini. Çalışabilmek için kazandığının yarısını vererek komşusuna bırakır okula gitmeyen miniğini. Bir de okula gideni var. İki çocuklu bir hayat. Hayatında inişler çıkışlar, türlü türlü dalgalanmalar olur, o hep kocaman gülümser. Derdini, sıkıntısını anlatır, tebessüm ile. İşini yapar hiç söylenmeden, suratı düşmeden, kendi eviymiş gibi özenerek. Bir an önce evine gidip, evde çalışabilmek için hep hızlıdır. Öyle kaç göçü de yoktur. Evde kim olsa fark etmez, işi biter bitmez tekrar değişir üzerini, kapar başını, atar "işim bitti abla" mesajını. Gider...

Yıllardır evimizin peynirini, zeytinini, zeytinyağı, reçel, salça, sabununu gönderir Edremit'den. Yazlığa gittikçe dükkana uğrarım. "Burası kalabalık, sen niye geliyon, gönderiyorum ya ben?" Der bana. "Bu dükkanın havasını solumaya geliyorum." Derim. Öyle tatlı gülen, öyle içten, öyle rahat bir insandır ki görene huzur verir. Sorana anlatır ürünlerini, satmak için değil, bilgi vermek için. Dükkanın önünde her daim uzun kuyruklar olur hiç bir zaman acelesi yoktur. Sakin sakin ilgilenir herkesle. Zeytinli'de onlarca dükkan vardır, bir tek onun önünde kuyruk olur, tek nedeni onun sakin, serin, dingin kişiliği...

İlk gençlik yıllarım, 20'li yaşlarımın başlarından beri tanırım. El, ayak sağlığım Ona emanettir. Hepsinin ötesinde arkadaştır, dosttur insana. İki saat konuşuruz bıdır bıdır, o anlatır, ben anlatırım. Güldü mü gözlerinin içi güler, hep de güler, geçmesini bilen nadir insanlardandır, yaşar, geçer, gider. Kinlenmez, hayıflanmaz, pişmanlıklarda yaşamaz. Umutla ışıldar. 

Çok sevdiğim bir arkadaşımdır, iş icabı tanışsak da yılların verdiği yakınlıkla konuşuruz herşeyi. Ona anlatmak bana iyi gelir ve onun farklı açılarını dinlemek. Çok yalın bakar, çift taraftan. Çok yoruldum, bittim falan derken bile gülümser. Sinirlenemez benim lisanımda hiçbirşeye. İç geçirmeleri, arkadan sövmeleri olmaz çünkü hemen söyler tüm düşündüklerini çıplak bir şekilde. Bu diyarlardan değil diyorum bazen, gerçek değil, hediye sanki bu dünyaya, bize...

Çok sıkılıyor içim bugünlerde, feci endişeli, genelde depresifim. Hep B planı hazır bir insan olarak kendimi çaresiz hissetmekte, türlü türlü yol denemekteyim rahatlamak için. Bana en iyi gelen ise böyle insanların varlığı. Ortak özellikleri ne biliyor musunuz, olanı olduğu gibi kabul etmeleri, yorumsuz, yargısız, savunmasız, has, halis hali ile. Daha önce söylemişimdir, olgun ruhları, bunlar olgun ruhlar sanki, işte geldik, gidiyoruz diyebilen, anın tadını çıkarabilen, B plansız yaşayabilen, her durumda tebessüm edebilen insanlar. Bilmeseniz detaylarını hayat onlara güzel dersiniz. Oysa hayat herkese güzel, yeterki gülümsemeyi bilelim ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder