Merhaba

Hep yazdım ben, herşeyi yazdım, kimi zaman küçük not kağıtlarına, kimi zaman defterlerimin arka sayfalarına, kimi zaman telefonumdaki not defterime, bazense sadece kafama...

Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.

Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.

Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...

BBO



8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü


Bu filmi kaç haftadır yazmak istiyordum, takvimi fark edince yarın sabaha yetişmesi gereken 999 işimi kenara itip blogun başına geçtim. Zaten iki haftadır gördüğüm tüm kadınlara bıktırırcasına söylemiştim. Söylemekle de kalmayıp gittin mi, gittin mi diye dürtüklemiştim. Şimdi toplu olarak bir rahatsızlık vermek istiyorum ;) sizi bakma zahmetinden kurtarayım IMDB 7.9, film en iyi Oscar ödülünü almamış olabilir, ama ben size önümüzdeki 10 sene içinde çeşitli sahnelerinin eğitim, toplantı, seminer vs defa defa gösterileceğini garanti ederim. En ilham verici kısmı ise hikayenin gerçek olması. 

Peki neden bu kadar etkilendim?! Birbirinden harika bu 3 kadının hiçbir koşulda kurban psikolojisine girmemesinden, o doğal özgüvenlerinden, haklarını savunurkenki tutkularından, asla vazgeçmemelerinden, azimlerinden, kendilerini ezdirmemelerinden,  aile ilişkilerinden ama en çok da her durumda oyunda kalmalarından, küsüp masadan kalkmamalarından. 

Filmdeki 3 harika kadın kahramanımız 1960'larda Nasa'da çalışıyorlar. Çalıştıkları ekip tamamen African-American kadın matematikçilerden oluşuyor. Hepsi eğitimli, hepsi zeki, hepsi çalışkan ve bir o kadar da hayata bağlılar. Üstelik hem rekleri hem cinsiyetleri nedeni ile üst düzey bir ayrımcılığa katlanmak zorundalar. 

Bu 3 kadının hem iş, hem ev hayatlarını izliyoruz büyük hayranlıkla. Özellikle bazı sahneler hayat dersi niteliğinde. Mesela IBM kurulurken, bir türlü yönetici olarak atanmayan şeflerinin aldığı aksiyon bir değişim yönetimi dersi gibi. Bir diğerinin bugüne kadar hiçbir kadının alınmadığı mühendislik eğitimine kendini kabul ettirmek için geçtiği süreçte hakim ile olan konuşması, müzakere tekniklerine ve hatta harika bir satış konuşması örneği. Ekip olarak yardımlaşmaları kurum kültürleri için ilham kaynağı. Dahi matematikçinin kadınların girmesinin yasak olduğu bir toplantıya kendini dahil ettirmesi, masada oturması ve sonra onay istenen biri haline gelmesi ise başlı başına bir örnek olay. En güzel tarafı da bunları yaparken, şikayet etmiyor, ağlayıp bağırmıyor, söylenmiyor ve asla vazgeçmiyorlar. Tutkuyla çalışıyorlar. 

1960'ların ayrımcılığında bu kadınların verdiği mücadele ve elde ettiği başarı 2000'lerin emekçi kadınları için her sene 8 Martta seyredilmesi gereken bir ilham kaynağı olmuş bence. Şu bir gerçek ki haklar verilmez, alınır. Ayrımcılık konusunda dünyanın 50 yılda kat ettiği yol bir arpa boyu olabilir. Önemli olan istikrarla, dirayetle, sükunetle ve hep çok çalışarak o masaya oturmak ve hep oyunda kalmak. 

Çalışan, üreten, büyüten tüm emekçi hemcinslerimin bu özel gününü kutluyorum. Kadınlar güçlendikçe dünya daha güzel bir yer olacak ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder