Haftasonu gelmeden iki satır yazayım istedim. Bulduğum ilk fırsatı değerlendiriyorum sevgili blog ;)
Ben bu şehir kargaşasında, gün içerisinde ufak molalar ile nefes alabilen şanslı insanlardanım. Şansım iş arkadaşlarım. Ofiste beraber çalıştığım, sohbetinden keyif aldığım, fikirlerine değer verdiğim insanlar ile çalışıyorum. Bu da günün zorluğunu, gündemin kalabalıklığını, güncelin umutsuzluğunu hafifletiyor. Bu arkadaşlarımdan ikisi ile ayak üstü, kapı arası yaptığımız iki farklı sohbetin sebebi aynıydı. Sağlık problemleri. Özetle hem fikir olduk ki; 30'undan sonra hayat zorlaşıyor. Sevdiklerimiz riske giriyor, her bir nefesin kıymeti artıyor, sorumluluklar, sorumsuzca eğlenmenin hazzını yok ediyor, insan hep aklımda bir ile yaşıyor. İşte ben bu nedenle artık sinema tercihlerimi, tabii eskisi kadar çok gidemediğimden dolayı da, keyifli filmlerden yana kullanıyorum. Ya süper nefes kesici bir aksiyon olsun istiyorum, ki bunu uzun zamandır yakalayamadım, ya da hafif, ruhuma iyi gelecek bir film olsun. Bu ikincisini "Patron Mutlu Son İstiyor!" da tam olarak yakaladım. Öyl hafif, öyle doğal, öyle keyifli bir filmdi ki beni resmen mutlu etti. Çıkınca sevgilim ile konuştuk üstünde klasik, nasıldı diye. Hikaye akıcı, oyuncular başarılıydı, evet çok komikti ama başka birşey vardı bizi içine alan. Ve bir anda bingo, bulduk.
Tabii ki Kapadokya. Tabii ya, perili atlar ülkesiydi bizi her zamanki gibi içine alan. O an farkettim, 5-6 kere gitmiş, ama hep karlar altında görmüştüm. Kış manzaralarına aşık olmuş, karlar altındaki gizemli hali ile flört etmiş, şöminenin karşısında erimiş, mağaralarında sıcacık şaraplar eşliğinde demlenmiştim. Ama yazını görmek hiç aklımıza gelmemişti. Meğer nasıl neşeliymiş, nasıl kışkırtıcıymış, inanamadık. Belki bu sene minik bir kaçamak yapabiliriz, neden olmasın ;)
Siz de gitmediyseniz mutlaka gidin, sevgilinize 14 Şubat için şahane bir sürpriz hazırlayabilirsiniz mesela. Bunun için daha önceki Kapadokya yazıma bakmanızı tavsiye ederim. http://burcebulut.blogspot.com/2010/07/perili-atlar-ulkesi.html
Söylemeden edemeyeceğim, Roma için yazdıklarımın aynısını yineliyorum. Kapadokya o kadar güzel, öyle özel bir şehir ki iki kare resmini kullansanız yeter, hemen zenginleştirir, renkelndirir ama bence bir filmi çekmek için Kapadokya'yı seçtiyseniz, şehre de bir katman ayırmak gerekir. Film o zaman saklamalık, çıkarıp tekrar izlemelik olurdu, şimdi seyirlik olmuş. Yine de gidin ;)
Mutlu haftasonları. Ya sahi bu şehre kış ne zaman gelecek?!
Merhaba
Hep yazdım ben, herşeyi yazdım, kimi zaman küçük not kağıtlarına, kimi zaman defterlerimin arka sayfalarına, kimi zaman telefonumdaki not defterime, bazense sadece kafama...
Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.
Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.
Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...
BBO
Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.
Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.
Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...
BBO
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder