Birkaç insan var hayatımda, beyin hücrelerimi harekete geçiriyorlar. Yanlarından ayrıldıktan sonra saatlerce kafamda konuştuklarımız dönüyor, kendi kendime yorumlar yapıyor, sonuçlar çıkarıyor, hemen paylaşmak istiyorum, bu sefer daha geniş paylaşayım, kaleme geleyim dedim. Malum bir süredir blogumu çok fena ihmal ettim, haklı nedenlerden dolayı beni affettiğini umuyorum :)
En çok duyduğum, okuduğum, gözlemlediğim kavga cümlelerindendir; "Ben seni çok seviyorum, ilişkimizde hiçbir problem yok, sen ...'ları yapmasan, ... ...'ları değiştirsen yeter! Hiçbir problemimiz kalmayacak."
Haydi gelin ...'ları siz istediğiniz gibi doldurun ve şimdi düşünün yabancı geldi mi?
...'ya pembe diyelim örneğin.
Herşeyini çok seviyorum ama keşke pembe olmasan! İyi de dostum, pembelik öyle kese yaptırarak, gidip estetik operasyonla aldırarak yok olmuyor ki, yok çarşafa gir ben pembeyi görmeyeyim diyorsan, çarşafa girmek isteyeceğimi de nereden çıkardın!? Peki girdim diyelim sen o giyinik halimi mi istiyorsun gerçekten, hiç mi görmek istemeyeceksin çıplaklığımı. Bir de düşünsene sen bana aşık olduğunda da ben pespembe değil miydim acaba? Sonradan fırına girmedim ki.
Sakin olun bayanlar, baylar. Bu tartışma sonsuza kadar uzayabilir ve fakat yer yer çakıl taşları, yer yer kayalarla bezeli yolunuzun çözüme gitmeyeceği garantidir. Hatta problemlerinize yenilerini ekleyeceğini de söyleyebiliriz. Peki ne yapacağız? Önce sakin bir kafayla gerçek problemi tespit edeceğiz. Problem gerçekten benim pembeliğim mi? Elbette olabilir. Önemli olan doğru adreslemektir. Eğer öyleyse muhtemelen sorun çözülemeyecektir, çünkü yapısaldır. İki seçenek vardır; eğer bu sonlandırlabilecek bir ilişki türü ise, el sıkışıp kendi yoluna düşersin, yok sonlandırılamayacak bir ilişki türü ise pembeye tahammül edemeyen tarafın gözlüklerini değiştirmesi, pembe tarafın biraz astarlanması gerekir. Her iki tarafın huzurlu olduğu bir mesafede kalınarak saygı başlığında süreç devam ettirilir.
Ama eğer gerçek sorun Pembe değilse!? Ki iddia ediyorum, %90 değildir. Çünkü sevdiğiniz insan pembe olsun, yeşil olsun gözünüzü almaz, gönlünüzü alır. Renklerinizi sever, geçişlerinizi yaşar, farklılıklarınızla beslenir, çoğalır, çeşitlenir. Tabii kendi renklerinden memnunsa... Değilse, oklar çıkar, kendine yöneltmek acı verdiği için size doğrultur, en yakını, en kolayı olur. Aslında kendini eleştirmek ister, çünkü farklıdır hayal ettiği kendinden. Ya olduğundan ya aldığından ya da bulunduğundan şikayetçidir. Problem kendi içinin KARAsıdır. Sorun da çözüm de kendi içindedir. Bunu fark ettikçe hırçınlaşır, saldırganlaşır ve hatta belki kabalaşır, çirkinleşir.
Yine iki seçeneğimiz vardır, ya kaçıp gitmek, ya durup çözmek. İnsanlar kolay kazanılmıyor, kolay kat edilmiyor mesafeler, tabii ki çoğunlukla tercih durup çözmek olacaktır. Bu noktada pembe tarafa düşen sabırlı ve anlayışlı olmak ve en önemlisi hem hal olabilmektir. Bir de kriz anında değil de normal bir ruh halindeyken profesyonel destek önermek faydalı olacaktır.
Mutluluk renklerinden vazgeçmeden renklerini sevebilmektir.
Rengarenk günler...
Merhaba
Hep yazdım ben, herşeyi yazdım, kimi zaman küçük not kağıtlarına, kimi zaman defterlerimin arka sayfalarına, kimi zaman telefonumdaki not defterime, bazense sadece kafama...
Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.
Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.
Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...
BBO
Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.
Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.
Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...
BBO
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder