Merhaba
Hep yazdım ben, herşeyi yazdım, kimi zaman küçük not kağıtlarına, kimi zaman defterlerimin arka sayfalarına, kimi zaman telefonumdaki not defterime, bazense sadece kafama...
Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.
Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.
Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...
BBO
Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.
Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.
Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...
BBO
Haddini bil! (Biliyor musun?)
Ne kadar çok duyarız birinin birine "Haddini bil" dediğini veya haddini bildirmek istediğini. Kimi zaman, zamansız konuşan bir yazardır bize göre haddini bilmeyen, kimi zaman bizim gibi düşünmediğini dile getiren bir yönetici. Bazen de eleştrilerini dile getiren bir arkadaş veya trafikte "utanmadan" şeridimize giren bir araç.
Hadi itiraf edin, son bir hafta içinde en az bir kez, birilerine haddini bildirmek istemişsinizdir mutlaka. Peki ya kendinize. Ne sıklıkta içinizde geçirirsiniz, "Haddimi aşıyor muyum acaba?" diye. Hatta dürüst olalım adam akıllı, hiç geçirir misiniz?
Birkaç gündür bu konu dönüyor kafamda. Bu kadar tek taraflı düşünmek, bizden olmayanı yok saymak, eleştriye kapalı olmak, kendimizi aşırı önemsemek milli özelliğimiz diye geçiyor aklımdan. Hani şu "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" sendorumu var ya, o da bu kapsamda bence. Herkes kendini çok önemsiyor, başka kimseyi dinlemiyor aslında, problemlerin çoğu da bu iletişimsizlikten çıkıyor. Hiçbir durumda kimse geri adım atmak istemiyor, bir de herkes herşeyi çok büyütüyor. geçip gidemiyoruz milletce. Bir yazar bir yorum yazmış, yazsın o da O'nun fikri, değil mi? Kimi içeyi sever, kimi evinde oturmayı, kimi alış verişi, kimi müze gezmeyi, kimi yalnız olmayı. Ama biri çıkıp iki cümle söyleyince kıyametler kopuyor. Herkes aynı şeyleri konuşmaya, hemen gruplaşmaya, usluplar çirkinleşmeye başlıyor.
Ne kadar kolay karalanabiliyor yabancı insanlar, nasıl acımasız oluyor insan suçlu gördüğüne, suçu layık bulduğuna. Yaratabileceği hasarı, kırabileceği kalpleri nasıl göz ardı ediyor. Ve umuramıyor. Hem bu kadar ananelerine bağlı, hem birbirini düşündüğünü iddia eden bir millet nasıl bu kadar acımasız oluyor!?
7 büyük günahtan biri değil mi sahi Öfke!
Halbuki atalarımız neler demiş;
"Boğaz dokuz düğüm" "Öfkeyle kalkan, zararla oturur." "Keskin sirke küpüne zarar."
Yoksa onlar da bu kadar çok sözü, bizi biraz sakinleştirmek için mi söylemiş :)
Oysa dinlesek, düşünsek, anlasak, hayat aslında nasıl da kolay!
Güneşli ve huzurlu günler...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder