Merhaba

Hep yazdım ben, herşeyi yazdım, kimi zaman küçük not kağıtlarına, kimi zaman defterlerimin arka sayfalarına, kimi zaman telefonumdaki not defterime, bazense sadece kafama...

Birikti kelimelerim, paylaşmak istediklerim, birilerine anlatsam acaba dinlerler mi beni diye merak ettim.

Evet, başladım ve devam edeceğim. Kimse okumasa da ben yazacağım, hayalimin peşini bırakmayacağım.

Ama tesadüf eseri geldiyseniz, hele bir de beni tanımıyorsanız mutlaka bir ses verin, orada birilerinin olduğunu bilmek, okunduğumu hissetmek çok keyifli olur...

BBO



Aralık - Kıymetli paramızı nelere harcayalım?

Önce sağlık
Bu ay sağlıklı yaşam için size önerim, çok özel bir masaj. Bu masajın amacı rahatlayıp, uyumak, tatlı rüyalara dalmak değil, onu baştan söyleyeyim. Hatta ilk deneyimde canınız öyle yanacak ki dayak yemişten beter olacaksınız, hemen eve gidip derin bir uyku çekmek, dinlenmek isteyeceksiniz. Kahramanımız Sculpture Nişantaşı'nda Dilek. Ben  ona "şifacı" diyorum. Aslında sermaik sanatçısı ama çamurlar, hamurlar yerine insanlara şekil vermeyi tercih etmiş. Çok da iyi yapmış. Problemli yeri buluyor, elleriyle yoğuruyor, alıp atıyor. Sizden uzaklaştırıyor, sanki büyülü gibi... Düzenli olarak gittiğinizde dolaşımınızın düzene girdiğini, kronik kramplarınızın son bulduğunu, tutulmalarınızın yok olduğunu göreceksiniz, kesinlikle denemenizi tavsiye ederim. Tel : 02122912091




Sonra Yeme-İçme
Bu ayki mekanımız; Da Vittorio, Locanda Italiana.

Da Vittorio' yu tesadüfen keşfettik sevgilim ile. Ferhangi Şeyler için yola çıkmıştık, bayram trafiğinde sinir olmak yerine bir vapur sefası yapalım, sonra da bir Avrupa kentinde yaşadığımızı hissedelim, metroya binelim dedik. İyi ki de  demişiz. Sebep oldu, Vittorio'yu bulduk. Şişhane metro durağına çok yakın, küçük, şirin, tam bir İtalyan. Şefimiz daha önceden Papermoon ve "W" da çalışmış olan Vittorio Sindoni. İki aydir da kendi ismini taşıyan bu mekanı işletiyor. 20:00'de oyuna gireceğimiz için, bizimki erken bir akşam yemeği idi. Tek masa bizdik restauranttaki. Bu yüzden mi, yoğunken de böyle midir bilmiyorum ama servis 10 üzerinden 10 numaraydı. Öncelikle çok zengin alternatifler arasından şarap seçimimizi yaptık, şef garsonumuzun yönlendirmesi ile. Fracobaldi, Chianti. Yemeğimiz için çok uygun bir seçimdi.
Menü sade ama zengin. Özellikle el yapımı pastalar menüde yer alıyor ama mutlaka sorun, öneriyorlar. Başlanıçlar da birbirinden lezzetli, fakat çok doyurucu, abartmamaya dikkat etmek lazım. Tatlı için seçim yapmakta zorlanıyorsunuz. A'dan Z'ye hepsi mükemmeldi, Türk Kahvesi ikramları ile son bulan yemeğimizde, kahve bile Türk  restaurantlarından daha güzeldi.

Kişi başı ortalama 100-150 TL ödemeyi göze alırsanız, pişman olmazsınız, notum 10.
Tel: 02122458808


Bir de kasap önerim var bu ay için. Etiler Akmerkez'in Ulus kapısı karşısında bir mekan; BEEFTEK.
Hızlı bir akşam yemeği veya öğle yemeği için tercih edebilirsiniz, ya da etleri alıp evde keyfinize göre pişirebilirsiniz. Oturacak alan sınırlı, işinizi şansa bırakmayıp rezervasyon da yaptırabilirsiniz.

Etler gözünüzün önünde ızgarada kızarırken, size sucuklar ikram ediliyor. Hem sucuk, hem etler çok başarılı, hem de istediğiniz gibi pişiriyorlar. Buradaki etlerin özelliği Balıkesir ve Keşan’daki özel çiftlikten gelmeleri ve hiçbir şekilde marine edilmemeleri. Şarap seçenekleri çok sınırlı, ama kötü değil, dediğim gibi tiyatro öncesi erken bir yemek veya öğle tatili için ideal, tavsiye ederim. Notum 7, Fiyatlar ise kişi başı 70-80 TL.
Tel : 02123528800


Kararında Alış & Veriş
Ve beklenen tarihleri gösterdi takvimler, indirim zamanı! Tek tek sms'ler e-mailler gelmeye başladı markalardan, aklınıza takılanları almanın tam zamanı. Son indirimleri beklemek risklidir, hele de yılbaşı öncesi. Davranın derim ;) H&M diyeceksiniz, ilk mağazaya hayır gitmedim, sanırım oraya hiç gidemeyeceğim, İstinye Park'ı bekledim, sanırım şimdi bir harekete geçerim ama ne yalan söyliyeyim, büyü bozuldu galiba. Bakalım zamanla göreceğiz.

Benim ilk hedefim, Nişantaşı'nda küçük butikler. Şık ama rahat elbiselere çok fena göz diktim. Bir de Mudo'nun Nişantaşı mağazasını çok seviyorum. Özel hint serisinden bir elbise kaptım bile. Bir de kareli gömlek. Yaşasın oduncu gömlekleri yine moda, hava soğusa da onları da giysek! Markaların Nişantaşı mağazaları bir başka mı oluyor, yoksa bana mı öyle geliyor bilmiyorum, oradaki Massimo'yu da daha çok seviyorum. Hem kadın hem erkek için Triko Ceketler tasarlamışlar, son derece başarılı, sanırım lacivert bir tane alacağım.


Bir de yeni tarzım oxford style topuksuz ayakkabılar. Kısa etekler, elbiseler, şortlar ile mükemmel duruyor, pantalonlar ile de çok yakışıyor, hem rahat hem şık. Hele iki renklilerini alırsanız, oldunuz mu "Stylish" Kahverengi ve camel tercihim.
Bir de kat kat dolanan kemerler, ince ama birkaç tur atıyor belinizde. Gömleklerin, hırkaların üzerinde çok "tarz" duruyor.

Ve bu ayın en favori kıyafeti : Armani Prive bir Suit, mükemmel!


Ama kendimi tutmaya devam, alış veriş için küçük kardeşimin gelmesini bekleyeceğim, çarşıları beraber talan etmeyi çok özledim.

Evim evim güzel evim
Eve girdiğim an mis  gibi bir ev kokusu çarpar burnuma, içim ısınır, gevşemeye başlarım. Çantamı portmantoya asar, ayakkabılarımı çıkarır, doğruca üstümü değiştirmeye giderim. Dışarıdan gelen tüm enerjiyi üzerimden soyunur, taze ev kıyafetlerimi giyerim. Saçımı toplar, elimizi yüzümü yıkarım ve işte ev halimle evimdeyim, günün en mutlu anlarıdır bunlar benim için.




İşte bu mis gibi kokuda katkısı olan küçük arkadaşlarım var. Bunlardan biri çok yeni Lush'ın mumları. Hani LUSH mağazalarına yaklaşırken burnunuza çarpan o birbirinden güzel kokular var ya, onları mum yapmışlar, nasıl temiz, nasıl huzurlu kokuyorlar, anlatamam. Bir diğeri ise Zara Home'un tütseleri. Orange Blossom çok etkileyici.




Beni tanıyanlar bilir benim baş kokum lavantadır. El sabunundan, duş jeline, oda spreyine, yumuşatıcıya herşey lavanta kokar bizim evde. Bir kardeş daha eklendi bu aileye Paşabahçe'nin yeni kolonyaları. Öğretmenim Özge'cim müjdelemişti, tam sana göre diye, aman tanrım, o nasıl bir koku, nasıl mutlu ediyor insanı, alınmalı ve görülmeli ;)  Tabii sadece lavanta değil, mimoza, iğde, mandalina gibi 10 farklı çeşidi var...






Hayat Bir Eğlence
İşte size dolu dolu bir eğlence önerisi. Oyuncak Müzesi. Sunay Akın'ın Göztepe'deki köşkünü, hayallerinin evine çevirmesi ile ortaya çıkmış, rüyalar aleminden bir kesit. Daha sokağa girer girmez, bir masala adım atmış gibi oluyorsunuz. Kapoda kıcaman zürafalar karşılıyor sizi, girişte devasa kahramanlar. Sunay Akın, tüm yatırımı oyuncaklara yapıyormuş artık. Dünyanın her yerinden, yıllar öncesinden çeşit çeşit bir sürü oyuncak toplanmış sizi bekliyor, sakın kaçırmayın. Hem de alt katında çocuklar için özel bir bölüm var.  http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com/tr/default.asp


"Kim bu adam" Can Gürzap'ın yeni oyunu. İyi kurgulanmış, sürükleyici bir oyun. Türkiye'de bütün oyunları illaki iki perde yapmaya neden çalıştıklarını hiç anlayamam, tek perdede 75-80 dakikada çok daha iyi toparlanabilecek oyunlar gereksiz yere 10-15 dk. daha uzatılıp temposunun düşmesine izin veriliyor, mutlaka vardır bir bildikleri ama, bir seyirci olarak arada 10-15 dk. sıkılmak zorunda kalıyorum. Buna rağmen iyi bir oyun. Bir çiftin akşam yemeklerini yerken bulundukları evin kendi evleri olmadığını farketmeleri ile başlıyor oyun. Telefonu olmayan bir evde çalan telefon, üzerlerine kitlenmiş bir kapı ve hiç beklemedikleri anda gelen bir polis. Bir de piyangodan çıkan çocuk. Heyecanla beklerken sonu kaçırabilirsiniz, odaklanmanızı tavsiye ederim.




Bu ay kitabım Orhan Pamuk, Manzaradan Parçalar. Müthiş keyifli, Orhan Pamuk karşı koltukta oturup, elinde bir kadeh şarap ile tatlı tatlı anlatıyor sanki. O kadar ilginç, o kadar akıcı ve bir o kadar da keyifli ki, hayatta Orhan Pamuk okumamış, okuyamamış, okumayı reddeden herkesi 3-5 sayfada avucunun içine alıverir. Hem de birkez yetmez, bir daha, bir daha okumak isteyeceğinize bahse girerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder